Aşağıda bahsedilen hipnoz seansının sujesi 45 yaşlarında lisede Fen Bilgisi öğretmenliği yapan bir kadındı. Evimizden 40 kilometre uzaklıktaki Tampa’daki Metafizik Kilise’ye gitmeye başladıktan sonra o da bazı oldukça ilginç şeyler deneyimlemeye başlamıştı.

Bu türden vakaların çoğunda olduğu gibi başlangıçta olanlar birbiriyle çelişen detaylar arasında öyle kaybolmuştu ki hangi sırayla ne olduğunu ayırt etmek güçleşmişti. Bu kişi, öyle bir travma sonrası stres bozukluğu yaşıyordu ki ondan anlamlı bir şeyler duymak kolay değildi.

[Bu noktada değinmek isterim ki yaklaşık olarak son on yıldır Amerika’nın her yerinde mantar gibi biten çeşitli Metafizik Kiliselerinde sunulan yanlış öğretiler yüzünden zorluklar yaşayan çok fazla sayıda kişi ile çalıştım. Vakalardan birinde kişi oldukça kötü bir varlık tarafından ele geçirilmişti ve bu varlık bana “New Age” öğretilerinin pek çoğunun, insan ırkını tamamen kontrolü altına almak ya da değiştirmek planları yapan güçlü KH varlıklar tarafından, köleleştirici “zihin kontrol programlarını” tetiklemek için tasarlandığı bilgisini verdi. Bu tür durumlarda bilgi gerçekten koruyor.]

Tampa’daki bir kitapçı, bahsettiğim kadına beni önermişti. O da beni aramış ve telesekreterime histerik bir mesaj bırakarak birinin onu takip ettiğini söylemişti. Söylediğine göre korkuyordu ve onu hemen aramamı istiyordu çünkü neler olup bittiğini anlamak zorundaydı; hayatı alt üst olmuş durumdaydı. Tanıdık bir hikaye değil mi?

Bir profesörle evliymiş ve eşinin kızlarını taciz ettiğinden emin olduktan sonra ondan boşanmıştı. Bu iddianın ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum çünkü mahkeme böyle düşünmemiş olmalı ki babaya kızını istediği zaman ziyaret hakkı vermişti.

Birkaç görüşmeden sonra bir seans ayarladım ama beni neyin beklediğini bilmiyordum!

Suje hipnoza girdikten sonra böylesi vakalarda hep yaptığımı yaptım ve onu zihinsel olarak korunaklı bir bölge yaratması için yönlendirdim. Orası çalışma alanımız olacaktı. Bu rehberli bir imge yaratma egzersizidir ve kişinin dünyadan kaçıp saklandığı özel yeri tarif edişinden onun hakkında çok şey öğrenilebilir. Genel prosedür, korunaklı bölgeden bir unsuru alıp seansın geriye gitme kısmına bağlanacak köprü olarak kullanmaktır. Örneğin, duvarda bir ayna varsa başka yer ve zamanlara bakma ekranı olarak kullanılabilir. Ayna yoksa ama dışarı açılan bir pencere varsa, aynı amaç için bu kez de pencere kullanılabilir. Hayal edilen yerdeki mobilya da sujeyi daha fazla rahat ettirmek için kullanılır. Tasvir ettiği koltukta/yatakta/sandalyede rahat etmesi söylenir ve trans o noktadan itibaren derinleştirilir. Oldukça faydalı bir tekniktir (bir çeşit hipnoz içinde hipnoz) çünkü bir yandan sujenin konforu için “korunaklı bir bölge” yaratırken diğer yandan bilinçüstü zihnin daha derinlerine erişime imkan tanır.

Suje (gerçek ismi başka ama ona Ruth diyebiliriz), hayatının, daha doğrusu arzu ettiği hayatının hoş ve sembolik ayrıntılarıyla dolu şirin bir kulübe yarattı ve orada dolaşarak bu detaylardan bahsetti. İlk tasvir ettiği koyu renkte parlak cilalı tahta bir masaydı. Büyük bira bardakları ve bakır bira bardakları ile dolu raflar, mutfaktan gelen tatlı bir tarçın kokusu ve kulübeyle ilgili duyguları öyle nostaljikti ki tüm bunları anlatırken birkaç kez gözyaşlarına boğuldu. Burada seansı kelimesi kelimesine aktarıyoruz. Benim sorularım (S), Ruth’un cevapları ise (C ) olarak geçecek.

6 Aralık 1994

S: Raflarda kitap ya da kağıt gibi bir şeyler var mı?

C: Masada. Birkaç tane.

S: Kitapların başlıklarını görebiliyor musun?

C: Hayır. Kitap yok, sadece kağıtlar… harita gibiler.

S: Neyin haritası olduğunu biliyor musun?

C: Define haritası gibi…

S: O tarafa doğru yürüyüp bakabilir misin? Bana anlat.

C: Bir define haritası. Evet, görüyorum… Sol üst tarafta yol tarifleri var.

S: Ne diyor?

C: Göksel seyahat. Üzerinde hareket eden bir şeyler var!

S: Hareket eden ne?

C: Küçük çemberlerden ya da gemilerden ışıklar yansıyor… Işıklar sürekli hareket ediyor. Yere doğru ve geziyor… Üç gemi var ve ışıklar zemine doğru iniyor. Etrafta geziyorlar. Sanki bunu sırayla yapıyorlar. Ve… İşte kırmızı ve yeşil. Ve… Zemin gemiden aşağı doğru bir yerde. Orada yürüyorum.

S: Haritada mı yürüyorsun?

C: Tuhaf. Haritanın içindeyim! Ve yürüyorum.

S: Devam et ve ne gördüğünü anlat.

C: Ormandayım. Ve … Ben… Aman Allahım! Gemiyi görüyorum… Işık saçıyor… Nabız atışı gibi… Işıkları var! MUHTEŞEM! Yuvarlak… Ağaçların ordan…Oralarda dolaşıyorum.. Gördüm! GÖRÜYORUM!

S: Gemide kim var?

C: Dışarıdalar.

S: Bana onları tarif et.

C: Henüz uzakta gibiler… Böceği andırıyorlar…

S: “Böceği andırıyor gibiler” derken ne kastediyorsun?

C: Bilirsin işte, etrafta dolaşıyoruz…

S: Ne tür bir böceği hatırlatıyorlar sana?

C: Çekirge! Şey gibi… şey… Geçmiş bir yaşamda… Ben bir ÇEKİRGEYDİM! Ve ben şeu yiyordum… birşey yiyordum… Aa! Hatırladım, evet! İnsanları yiyordum. Heryerimde kan vardı. Onlardan biriydim sanırım… Ama henüz emin değilim.

S: Yani, insanları mı yiyorlar?

C: Küçük bir kız var… Kumral… Kıvırcık saçlı. Açık mavi, kareli bir elbisesi var, ve bu böcek onu yiyor.

S: Bunu ormanda dolaşırken mi görüyorsun yoksa başka bir zamandan mı?

C: Eee şey, ormanda bu.

S: Bu böceğin küçük bir kızı yediğini görüyorsun, öyle mi?

C: Evet.

S: Peki ne hissediyorsun?

C: Herhangi bir duygu hissetmiyorum. Sadece izliyorum. Sanki kopmuş gibiyim.

S: Küçük kız ne diyor?

C: Umursamıyor görünüyor.

S: Tamam. Biraz duralım. Gördüğün tüm şeyler bir tür sinema perdesine yansıyor ama gerçekten bir perde olan özel bir sinema perdesi bu. Şimdi, elinde küçük bir kutu var, kumanda gibi ve perdeyi ikiye ayıran bir düğme var üzerinde ve seyrettiğin sahnenin gerçekte ne olduğunu sana gösteriyor; sana olayların ardındaki enerjiyi gösteriyor. Tüm maskeler ve perdeler bir anda düşüyor…

C: Pardon, ama ben o küçük kızı yiyorum!

S: Tamam. Ne hissediyorsun peki?

C: Yiyecek o. Saçını geri çekiyorum çünkü saçın tadı güzel değil.

S: Yemeden önce ona bakıyor musun?

C: Evet.

S: Görünümü nasıl?

C: Shirly Temple’a benziyor biraz…

S: Kendini o küçük kızı yiyen varlık olarak görünce nasıl hissediyorsun kendini?

C: Bu bir yaşam biçimi. Olan birşey sadece.

S: Tamam. Şimdi kumandadaki düğmeye basmanı ve ekranı ikiye bölmeni istiyorum. Perdenin arkasında ne görüyorsun?

C: [Suje kısa ve kesik kesik soluk almaya başlıyor.] Haince …

S: Haince olan ne?

C: [Fısıldıyor] O…O bir Çekirge DEĞİL…

S: Ne peki?

C: Karınca gibi… Evet, karınca… ve YUTUYOR… BESLENİYORLAR… Aman Allahım… BESLENİYORLAR… BESLENİYORLAR… [zor nefes alıyor ve boğulur gibi oluyor] bu çocuklar… ÇOCUKLAR sürüler halinde toplanıyor ve onlar çocukları YİYORLAR!

S: Nasıl hissediyorsun?

C: Dehşet içindeyim!

S: Ne söylemek istersin?

C: Offff… Hayır [zar zor nefes alıyor, boğulur gibi oluyor ve hıçkırıklarla ağlıyor] Çok BÜYÜKLER! Yapabileceğim hiçbir şey yok! Anlamıyorlar! Onlar birer YARATIK! GÖZLERİ! KOCAMAN! Avlanan Mantisler [peygamber devesi] gibiler… Evet, bu… Bizim tavuk kanatlarına yaptığımız gibi kolları koparıyorlar… Kana bak! Aşağı doğru akıyor! Bu çocukları bunun için yetiştiriyorlar! Tüm dünyada oluyor bu!

S: İyi misin?

C: Dünyanın korkunç bir yer olduğunu biliyordum ama bir besi çiftliği olduğunu bilmiyordum! [Öksürüyor] Tehlikedeyiz. ŞU ANDA! Sen ve ben tehlikedeyiz çünkü biliyoruz. Korkunç. Bu yüzden bu kadar çok yalan ve aldatma var… O sözde “kaçırmalar” sadece yalan… hepsi suyu bulandırmak için. Aman Tanrım! Manipülasyon…[Gülüyor] Biz mannayız*! Bunu geçmiş bir yaşamda görmüştüm ama yarım kaldı çünkü terapist korktu. Bu sizin “hassas alan” dediğiniz şey […] Şimdi neden burada olduğumu biliyorum. Ceza bu… Geçmişte yaptığımın cezası.

(Ç.N.: *Manna: İncil’de bahsi geçen Tanrı’nın İsrailliler için çöldeki seyahatleri sırasında sağladığı yiyeceğin adı. Bal gibi tatlı olduğu söyleniyor.)

S: Onlardan biri olarak mı?

C: Evet ama teslim olup beni yemelerine izin vermeyeceğim!

S: Haritaya geri dönelim. Kulübene geri dönmeni istiyorum, masaya git, haritayı al, tekrar bak ve bana ne gördüğünü söyle.

C: Büyük… Ya da… Yok yılan değil… Daha çok ağaç kökü gibi ve kayganlar. Kahverengiye çalan yeşil gibi. Ben onlardan BİRİYİM!

S: O yılanlardan biri misin?

C: Kafa görmüyorum… Sadece bedenler.

S: Onlara ne oluyor?

C: Büyük bir solucan yığını gibi toprağı alt üst ediyorlar.

S: Nerede ya da ne zamanda olduğuna dair bir bilgin var mı? Dünyada mı?

C: Dünyanın çekirdeğinde… Evet… Görüyorum! Bu gemiler dünyanın derinine iniyorlar ve bu büyük solucanları besliyorlar.

S: Onları neyle besliyorlar?

C: İnsanlarla. Peru’da bahsedilen gemilerden bu. Arkturus Kitabı gemilerin indiği mağaralardan bahseder ve onların dünyanın iç katmanlarında olduğundan.

S: O solucanlardan biri misin, yoksa onlara bakıyor musun?

C: Şey… Bir uzay gemisinden onlara bakıyorum… Sadece ortasında pencere gibi bir şey var. Bunlar bizim ANNE BABALARIMIZ! BU harika değil mi? Bir yerden gelmiş olmalıyız! Biz… Bu solucanların DNA’sı her şeyin bir parçası…

S: Solucanların DNA’sını ne için kullanıyorlar?

C: Emin değilim. Bakayım. Sanki temel bir DNA varmış gibi… Ve solucanlarla karıncalarınkinin bir birleşimi… Nereden ne aldıklarına bağlı olarak nasıl bir varlık istiyorlarsa onu yapabiliyorlar. Bir kimya laboratuarı gibi… Herşey bilimsel bir proje gibi.

S: Kastettiğin “av” olma hissini sende uyandıran bir olaya geçmeni istiyorum…

C: Aman Allahım! Beni aşağıya atacaklar! Beni onları beslemek için solucanlara verecekler! Sanırım keşif gezisinin bir parçası olarak ordayım ama bana dönüp beni gemiden atacaklar… Aşağı… Solucanlara.

S: Yapıyorlar mı?

C: Sanki kapıda asılı kalıyorum ve sonra aşağı düşüyorum ve beni YİYORLAR!

S: Nasıl hissettiriyor?

C: Çıtır çıtır.

S: Tamam. Geri dön. Gemideki diğerleri nasıl görünüyorlar? Onlardan biri misin? Sana benziyorlar mı?

C: Evet. Şey…Üzerlerinde giysi var. Üniformalar var. En tuhafı da bu… Üniformaları var ama onlar böcekler. Böcek gibi insanlar! Zeki böcekler. Ayakta durabilen karıncalara benziyorlar ve insanı andıran özellikleri var. Şimdi! Dur bir dakika! Kafaları! Kafalarını görüyorum ve gözlerini… Çok büyük değiller. Başları dönüyor ve sadece… bilmiyorum… Bir çeşit Peygamber Devesi gibiler ama elleri onlar gibi değil… Sadece farklı türde böcekler… Daha çok karınca gibi.

S: Parmakları var mı?

C: Sanırım daha çok sinekler gibi. Tam olarak elleri yok. Sanki sivriltilmiş gibi… Kanatları olmayan sinekler gibi ve şu üniformalar. Offf!

S: Onlardan biri miydin?

C: Evet. Sanırım öyleydim. [derince iç çekiyor]

Bu noktada onu korunaklı bölgesine geri götürdüm. Sağlığı ve tüm öğrendiklerinin bütünleşmesi için ona talimatlar verip onu hipnozdan çıkardım. Söylemeye gerek yok, oldukça garip bir hikayeydi ve ilk fırsatta Kasyopyalılara sormak istemiştim.

9 Aralık 1994

S: (L) Bana hipnoz celsesi sırasında Ruth’un karınca, sinek ya da peygamber devesi olarak tarif ettiği varlıkların adlarını söyler misiniz?
C: Onun diğer benlikleri.

S: (L) V___’nin karşılaştığı peygamber devesi benzeri varlıkların Minturyanlar olduğunu söylemiştiniz, bunlar da aynı değil mi?
C: Hayır.

S: (L) Diğer benlikler ile enkarne benlikler arasında bir fark var mı?
C: Evet.

S: (L) Peki gördüğü yılansı, salyangozumsu varlıklar neydi ?
C: Aynı.

S: (L) Yani gördüğü tüm o varlıkların kendisi olduğunu mu söylüyorsunuz? Tüm o korkunç varlıkların…
C: Başka bazı gerçekliklerde.

S: (L) Tüm insanların bu yaratıklara benzeyen başka benlikleri var mı ?
C: Evet.

S: (L) Benim diğer benliklerim de böyle korkunç, karanlık ve iğrenç mi?
C: Subjektif.

S: (L) O korkunç iğrenç varlıklar küçük çocukları yemiyorlar mıydı? Onlar gerçek insan çocukları değil miydi?
C: Evet. Geyikler sizi nasıl görüyor sanıyorsun örneğin?

S: (L) Evet bunu anlayabiliyorum. Yani inekler, tavuklar da bizi öyle görüyordur. Bu son derece berbat.
C: Hamam böcekleri de.

S: (L) Ruth’un celsesinden önceki gece rüyamda gördüğüm karıncaların üzerlerine basıp ezebilecekken, tek bir tanesinin bile canını almamaya karar vermem bununla mı ilgiliydi?
C: Evet.

S: (L) O rüya beni o seansta karşılaşacaklarıma mı hazırlıyordu?
C: Evet.

S: (L) Peki bu diğer benliklerimiz konusunda ne yapacağız? Yani, içimde avcı gibi birşey olması hiç güzel bir olay değil. Bundan kurtulmayı, onu dönüştürmeyi veya ne yapılabilecekse yapmayı isterdim.
C: Bekle ve gör.

S: (L) Peki bununla uzlaşmam için kendimi bunları yaparken gördüğümü hatırlamak zorunda mıyım?
C: Evet.

S: (L) Bu bana olacak mı, yani bu tür anıların yüzeye çıkışını deneyimleyecek miyim?
C: Evet.

S: (L) Başka birindekine bile katlanamıyorum, kendimdekini nasıl kaldıracağım?
C: Kaldıracaksın.

S: (L) Bu herkesin yapmak zorunda olacağı birşey mi?
C: Tüm uygun 4. yoğunluk adaylarının.


Bir sonraki akşam konuya geri döndüm.

10 Aralık 1994

S: (L) Bu varlıklar, bizim şu anda üzerinde bulunduğumuz dünyadaki fiziksel varlıklar mı?
C: Hayır.

S: (L) Yani bunlar başka gerçeklik denen bir yerde mi oldu?
C: Olmaya devam ediyor.

S: (L) Yani D___ başka bir gerçeklikte küçük çocukları yiyen bir çekirge mi?
C: Sen de öyle. Diğer herkes de.

S: (L) Bunların, bizim dünyaya boyut sınırı geçişinin bir parçası olarak gelmemizle bir ilişkisi var mı?
C: Evet.

S: (L) Hepimiz bu diğer benliklerimizle yüzleşmek zorunda kalacak mıyız?
C: Evet.

S: (L) Şu anda tüm boyutlarda başka şeyler yapan parçalarımız mı var?
C: Evet.

S: (L) Peki boyut sınırı geçişi bunu nasıl etkileyecek?
C: Birleştirecek.

S: (L) Varlığımızın bu yönlerini ortaya çıkarmak ve bunlarla yüzleşmek için çok sayıda hipnoz celsesi mi yapmamız gerekiyor?
C: İstemeseniz de olacak. Termonükleer bir patlama gibi olacak. Mesaj geliyor: Rotayı görün. Orion, Pleiades, Arkturas, Kasyopya; Dünya’ya uzaklıklarını kontrol edin; bunu ilerleterek, dalganın dünyaya uzaklığını kendi zaman-mekan ölçülerinizle belirleyin. Kanallanan mesajları karşılaştırın; tarih ve yerleri kontrol edin. Neredeysek oyuz.

S: (L) Neredeysek oyuz derken neyi kastediyorsunuz?
C: Zaman ve uzaklıkları karşılaştırın.

S: (L) Bu karşılaştırmaları yapmak için hangi kitabı kullanmamız gerekir?
C: Herhangi bir yıldız haritası ve Marciniak, Arkturas Kanalı, Orion Literatürü ve Biz. Dalganın tepesinden konuşuyoruz, peki şu anda neredeyiz?

S: (L) Dalganın tepesinden mi konuşuyorsunuz?
C: Evet.

S: (L) Diğer bir celsede 6 bin mil uzaklıkta olduğunuzu söylemiştiniz?
C: Aktarım penceresi. Kasyopya ne kadar uzaklıkta?

S: (L) Kesin mesafelere mi ihtiyacımız var?
C: Yaklaşık da olabilir.

S: (L) Yani eğer yaklaşık mesafeyi bulursak… Peki bu yıldız kümelerinin her biri dalganın genel bir alanını mı temsil ediyor?
C: Her biri mekan-zamandaki noktaları temsil ediyor. Mesafelerle birlikte kanal mesajlarının yayınlanma tarihlerini karşılaştırın, böylece hızı ve varış zamanını hesaplayabilirsiniz.

S: (L) Anladım! Yani diyorsunuz ki siz Arkturuslularsınız, Pleiadeslilersiniz ve şimdi de Kasyopyalılarsınız çünkü neredeyseniz osunuz! Ve dalgayla birlikte ilerliyorsunuz. Bu dalga tüm bu takımyıldızları birleştiren düz bir çizgi şeklinde mi ilerliyor?
C: Dairesel bir rotada.

S: (L) Yani spiral gibi mi?
C: Evet.

S: (L) Yani bir yıldız haritası alıp rotayı çizebiliriz, öyle mi?
C: Evet. Orion’dan konuştuğumuzda Orionlularız. Pleiades’ten konuştuğumuza Pleiadeslileriz ve bunun gibi.

S: (L) Yani belirttiğiniz tüm bu kanal kitapları aynı temel kaynaktan farklı kanallar yoluyla geliyor. Uzay-Zaman’daki farklı pozisyonları ve kanalların hazır olma derecesine bağlı olarak iletişim kurabiliyorlar, bu tanımlama doğru mu ?
C: Evet. Size dalganın tepe noktasının yerini söyledik. Neredeysek oralıyız ve o şekilde konuşuyoruz. Anladınız mı? Neredeysek oyuz.

S: (T) Yani aslında Kasyopya Takımyıldızı’nda yaşayan Kasyopyalılar değilsiniz?
C: Biz Gezici Yolcularız. Dalga dünyaya ulaştığında sizinle birleşeceğiz.

S: (L) Orion’dayken Orionlularla birleştiniz mi?
C: Boyut sınır geçişine uygun frekansta değiller.

S: (L) Peki dalga Orion bölümünde ne etki yaptı?
C: Hiç. Zaten 4. yoğunluk.

S: (L) Dalga nereden çıktı?
C: Bir yerden çıkmadı.

S: (L) Evrende sürekli bir döngüde mi?
C: Yakın.

S: (T) 6. yoğunlukta bu dalganın tepesinde ilerliyorsunuz, doğru mu?
C: Evet. Biz 6. yoğunluktaki siziz.

S: (L) Üst yoğunluklara uzanan diğer benliklerimiz misiniz?
C: Uzay-zamanda mevcut bulunduğunuz yere göre biz gelecekteki siziz.

S: (L) Herhangi bir şekilde o garip çekirge varlıklarından biri olma ihtimaliniz yok değil mi?
C: Evet ve hayır.

S: (T) Yani bizim diğer parçalarımızsınız, öyle mi? Siz, biz, Kertenkeleler, karıncalar, Griler, ağaçlar…
C: Biz sizin bütüncül benliğiniziz; 6. yoğunluktayız.

S: (T) Yani siz bizim olmaya çalıştığımız şeysiniz öyle mi? Yani bizsiniz?
C: Evet.

S: (T) O halde 4. yoğunluğa geçiş sırasında siz bütüncül benliklerimizle birleştiğimizde bir süre için sizi de göreceğiz, öyle mi?
C: 4. Yoğunlukta bütünüyle değil ama daha yakın olacaksınız.

S: (L) S___ hipnoz altındayken, bir dalga üzerinde buraya gelen bir uzay gemisi filosu gördüğünü anlatmıştı ve bunu son derece olumsuz birşey olarak tanımlıyordu. Bu dalganın korkutucu, saldırı tarzında birşey olduğunu hissediyordu. Algıladığı şey siz ve dalganız mıydı?
C: Dalga bir taşıma aracı gibi.

S: (L) Bu araçta başkaları da mı var?
C: Evet.

S: (L) Bizi istila etmeye mi geliyorsunuz?
C: Hayır, birleşmeye.

S: (L) Bizi istila etmek niyetiyle gelenler de var mı?
C: Evet. Dalga “kalabalık.”

S: (T) Yani, tüm evrende dünyadan bir parça isteyen herkes bu dalganın üstünde, öyle mi?
C: Boyut sınırı geçişinde.

Bu bize Dalga denen şeyin hayal edebileceğimizden çok daha ilginç olduğu fikrini verdi.

Dalga ile ilgili bir başka yorum bir hafta sonra geldi:

17 Aralık 1994

C: Her zaman diğer insanlarla bilgi paylaşımına yönelik iletişim içinde olun. Bilgi paylaşımına yönelik işbirliği (networking), yaklaşan boyut sınır geçişinin etkisiyle 4. Yoğunluk BH’den 3. yoğunluğa damlayan bir kavramdır.

Dalga’nın hesaplanması ve yaklaşık varış zamanı ile ilgili bir başka soru soruldu:

31 Aralık 1994

S: (T) Burada olduğum son celsede dalganın dünyaya olan uzaklığını nasıl ölçebileceğimizi anlatıyordunuz. Dört taneden iki tanesini hesaplayabildim ama ikisi takımyıldızlardı. O mesafeleri hesaplayamadım.
C: Kasyopya takımyıldızındaki en uzak üçüncü yıldız, Oryon’daki orta “kemer” yıldızı ve Aslan’daki en yakın yıldızı kontrol et.

Yaklaşık olarak bir hafta sonra garip bir şey oldu. Beni irkiten ilk şey hiçbir şey duymamış olmama rağmen bir gürültüyle uyandığıma dair tuhaf bir duyumsamayla uyanmış olmamdı. Uyumaya devam ettim ve ertesi gün kızım aynı saatlerde tuhaf bir şey deneyimlediğini söyledi. Bana sorduğu soru tüylerimi diken diken etti: “Anne, hiç gözlerin kapalıyken etrafı görebildiğin oldu mu?”

Aslında benim için ruhumun beden dışına çıkma deneyimlerinden önce olan olağan bir şeydi ama 15 yaşındaki çocuğuma olanlardan dolayı kendim endişelendiğim halde onu panikletmek istemedim. Ayrıca odasında bir varlığın farkına varmıştı ve onu bana küçük ve tiz sesli olarak tarif etti.

Sonra sabahın ilerleyen saatlerinde bir arkadaşımız aradı ve gece duyduğu gürültülerden ve tuhaf duyumsamalardan bahsetti. O akşam T. ve J. celse için geldiler. J.’yi ve T.’nin babasını uyandıran patlama sesiyle ilgili hikayeyi anlatıp duruyorlardı. O kadar sıra dışıydı ki aralarında konuşup durdular. Dolayısıyla, K’lara sorduk ve tekrar görünüşte alakasız olan bir soru bizi Dalga’yla ilgili daha fazla bilgiye götürdü.

7 Ocak 1995

S: (L) Bu gece birkaç ilginç sorumuz olacak. Sanırım herkesin aklındaki ilk şey, geceleyin ve sabahın erken saatlerinde meydana gelen, TR ve JR’nin anlattığı, John’un ve ayrıca TR’nin babasının yaşadıklarına benzeyen garip olayların ne olduğu. Ayrıca birşey A___’yı uyandırmış ve ben de garip bir duyguyla uyandım. Bu olayla ilgili merak içindeyiz ve bunun hakkında bilgi istiyoruz. Bu tam olarak neydi?
C: Yıldırım.

S: (L) Çok güçlü bir yıldırımdı herhalde. Çok farklı yerlerden duyulmuş gibi görünüyor. Bu yıldırım nereye düştü?
C: Hücre tüm bölgede dengeli bir şekilde yapılandı.

S: (T) Aynı yıldırımın sesini duymamızın nedeni bu muydu?
C: Hayır. Tüm bölgeler eşit seviyeli EM profili aldı ve dolayısıyla her bölgede yüksek yoğunluklu bir deneyim yaşandı.

S: (L) EM profili nedir?
C: Elektromanyetik.

S: (L) Daha önce böyle birşey yaşadığımızı hatırlamadığımız için soruyorum, bu yıldırımın herhangi belirli bir önemi var mıydı? 4. yoğunluk faaliyeti anlamında bir anlamı var mıydı?
C: Daha önce de yaşadınız ve evet, her zaman olduğu gibi.

S: (L) 4. yoğunlukta böylesine bir patlama meydana getirecek ne oluyordu?
C: Çarpışan yoğunluklar. Sizin zaman ölçümünüzle yaklaşık 1.3 saniye sürdü. Yani 1.3 saniye boyunca tamamen 4. yoğunlukta bulundunuz.

S: (T) Yani fark etmemizin önemli olduğu bir olaydı, öyle mi?
C: Fark etmeniz, olayın kendisinden daha önemliydi.

S: (T) Ya fark etmemişsek? Ben patlamayı duymadım, J duydu. Yani önemli olan birşey olduğunun farkına varmış olmak.
C: Başka bir bilinç seviyesinde fark ettiniz.

S: (L) Bu olayın, A___’nın bu sabah odasında adını söyleyen tiz bir ses tarafından uyandırılması olayıyla bir ilgisi var mı?
C: Evet. Bir 4. yoğunluk varlığı.

S: (L) Bu ne tür bir 4. yoğunluk varlığıydı?
C: Om türü.

S: (L) Om nasıl bir türdür?
C: Bilmek istemezsiniz!

S: (L) Hayır bilmek isterim. Eğer birşey kızımı yatak odasında ziyaret ediyorsa, bunun kim veya ne olduğunu kesinlikle bilmek isterim.
C: Bunun düzenli bir olay olduğunu kim söylüyor?

S: (T) Bir kerelik bir olay mıydı?
C: Evet.

S: (V) A___’nın bu olayın bu kadar farkına varmasının nedeni, uyurken psişik olarak açık olması mı?
C: Evet.

S: (V) Zarar görmemek için psişik açıklığını kontrol etmek üzere yapması gereken herhangi birşey var mı?
C: Faydalı birşeyi neden kontrol edesiniz ki? […]

S: (L) Bu sabahki olaya dönecek olursak, J___ bana yaşadığı deneyimi anlatırken, gözlerini açtığında ışığın sarı göründüğünü söyledi… (V) Renk değişimini ben de fark ettim… (J) Bu bahsettiğiniz olaydan mı kaynaklanıyordu?
C: Evet.

S: (J) Işıktaki renk değişimlerine neden olan şey neydi?
C: 4. yoğunluktan kalan etkiler.

S: (L) Bu, 4. yoğunluğa doğru ilerlerken giderek daha fazla gerçekleşecek olan birşey mi?
C: Evet.

S: (L) Atmosferdeki bu elektromanyetik yüklenme, tabii eğer öyleyse, yoğunluklardaki kaymanın bir parçası olarak mı meydana geliyor?
C: Evet.

S: (L) Eğer bu atmosferdeki elektromanyetik bir yoğunlaşma ise, bu, yaklaşmakta olan dalgadan mı kaynaklanıyor? Bu dalganın varlığının veya yaklaşmasının etkilerini giderek daha fazla hissetmemizle mi ilgili?
C: Giderek yoğunlaşıyor, tıpkı bir deniz dalgasının gelişi öncesindeki etkiler gibi.

S: (T) Kuzey Karolina ve Kaliforniya’daki aşırı rüzgarlar ve Japonya’daki depremler, hepsi bununla ilgili mi?
C: Evet.

S: (T) Evet. Medya kasıtlı olarak bu konuya olan ilgisini sınırlı tutuyor. Rüzgar Karolina’da saatte 200 kilometre, Kaliforniya’da da saatte 250 kilometre hızla esiyor. (L) Kasyopyalılar bize havanın giderek garipleşeceğini söylemişti. (T) Japonya’da bugün bir deprem daha oldu. Birkaç haftadır aralıklarla devam ediyor. Devam etmesi bekleniyor. (V) Sylvia Brown bir talk-show’a çıktı. Alaska’da büyük bir deprem meydana geleceğini söyledi. Çok büyük bir deprem. Bundan bahsedebilir misiniz?
C: Sizin zaman ölçümünüzle dalganın giderek yoğunluğunu artıracağı önünüzdeki yıllarda meydana gelecek çok sayıda olaydan biri.

Böylece pek çok anormal şeyin Dalga’nın bir sonucu olarak 4. Yoğunluktan sızanların etkileri olabileceği gerçeğinin farkına vardık. Daha önceki bölümde belirtildiği gibi, artan UFO aktivitesi Dalga’nın yaklaştığın “belirtilerinin” bir kısmı olarak görülüyor. Bu konu hakkında daha fazla bilgi almak istedik:

7 Ocak 1995

S: (L) Bu yıl çok büyük, olağanüstü bir UFO faaliyeti gerçekleşeceğini söylemiştiniz, doğru mu?
C: Bingo!

S: (L) Sanırım bu başladı bile çünkü Michigan’da bir adam güpegündüz bir UFO’yu filme almış ve üç gündür haberlerde bunu gösteriyorlar ve sanırım konuyu küçümseyici bir tavır takınmıyorlar. (F) Evet, takınıyorlar. Kanal 13’te izledim ve kesinlikle UFO olaylarını küçümseyici bir tavır takınıyorlardı. (L) Michigan’daki o adam, bize o aracı ve kime ait olduğunu söyleyebilir misiniz?
C: Griler.

S: (L) Griler önümüzdeki yıllarda kendilerini 3. yoğunlukta giderek daha fazla mı gösterecekler?
C: Evet. Tüm olaylar, sizin artık bildiğiniz şeylerle ilgili. Herşey dalganın yaklaşmasıyla ilgili olduğu için, ayrıntıların ne olduğu zamanla ortaya çıkacak.

Bu celseden kısa bir süre sonra Connecting Link dergisinin yayıncıları Susy ve Barry Konicov aradı

ve birkaç soru sormak istediklerini söylediler. Barry, özellikle Dalga’nın diğer unsurlarıyla ilgili ilginç sorular sordu:

11 Ocak 1995

S: Bu bilgileri iletmek için neden Laura ve Frank’i seçtiniz?

C: Çünkü denge alanları doğru.

S: (Barry) Maitreya…Bu yaşamda bu kişinin kaderi ne?

C: Dezenformasyon sürecinde önemli bir rolü var.

S: (Barry) Benjamin Creme bunun farkında mı?

C: Hayır.

S: (Barry) Dünya dışılar Benjamin Creme’in kafasına düşünceler mi sokuyorlar?

C: Evet.

S: (Barry) Bunu yapmaktaki amaçları nedir?

C: Karmaşa, ayrımcılık ve aldanma yaratılsın ki gerçeklik kanalları tıkansın. Kendi kendini açıklayan bir durum.

S: (Barry) Bu, gerçek sandığımızın aslında gerçek olmadığı anlamına mı geliyor?

C: Yakın.

S: (Barry) Yani uzaylılar bize oldukça ilgi çekici bir kişiyi veriyorlar ki gerçeği göremeyelim.

C: “Çöldeki” sahte peygamberler ile ilgili uyarıları hatırlayın.

S: (Barry) Bu Benjamin Creme’in KH olduğu anlamına mı geliyor?

C: Evet, dolaylı olarak.

S: (Barry) Antichrist mi?

C: Hayır. Antichrist bir birey değil, konsorsiyum.

S: (Barry) Konsorsiyum kim?

C: Bu terim çok sayıda bireyi ifade ediyor.

S: (Barry) İnsanlar mı?

C: Evet ve diğerleri.

S: (Barry) Bu insanlar defalarca reenkarne olup aynı hafızayı muhafaza ederek aynı plana devam mı ettiler?

C: Sadece seçilmiş birkaç tanesi.

S: (Barry) Bu kanallama bir kerede bir harf şeklindeki ilkel metodun ötesine geçecek mi yoksa el ya da klavyeyle yazma ya da bilinçli ya da bilinçsiz doğrudan kanallamaya mı dönüşecek?

C: Şu anda da olabilir ama bu metodla daha az bozulma riski var.

S: (Barry) Bu temasın amacı ne?

C: Öğrenmenize ve dolayısıyla bilgi kazanmanıza ve dolayısıyla korunma ve ilerlemenize yardımcı olmak.

S: Bu temastan Kasyopyalılar ne kazanıyor ?

C: Size yardım ederek sizinle ve diğer herkesle birleşmeye ve böylece Büyük Döngüyü tamamlama kaderimizi gerçekleştiriyoruz.

S: (Barry) Bu sizin için var olan tek olasılık mı yoksa en iyi olasılık mı?

C: Her ikisi.

S: (Barry) Işık yılıyla bizlerden çok uzakta mısınız?

C: Uzaklık bir 3. Yoğunluk kavramıdır.

S: (Barry) Işık yılı 3. Yoğunluk kavramı mı?

C: Evet.

S: (Barry) Dalga’nın üzerinde yolculuk yapmaktan kastettiğiniz nedir?

C: Düşünceler üzerinde seyahat etmek.

S: (Frank) Bizim düşüncelerimiz mi, sizin düşünceleriniz mi?

C: Doğru kavram değil.

S: (L) Doğru kavram nedir?

C: Herşey derslerden ibaret. Düşünceler varoluştaki tüm gerçekliği birleştiriyor ve hepsi paylaşılıyor.

S: (Susy) Tüm düşünce formları tarafından yaratılan bir enerji dalgası üzerinde mi seyahat ediyorsunuz?

C: Varolan her şey düşünce formlarıdır!

S: (Barry) KH’ler BH’lerin bu yarışı ya da çekişmeyi kazanacaklarını kabul etmiş durumdalar mı?

C: Hayır, kesinlikle hayır! Aslında KH kaybetmeyi idrak edemez ama içgüdüsel olarak üzerinde bir baskı hisseder ve yaklaşan karmaşanın sebebi budur.

S: (Barry) Kaybettikleri zaman onlara ne olur? Bu polaritelerini kaybettikleri anlamına mı geliyor ya da bu onların başa dönüp tüm evrimsel süreci diğer kutupta en baştan geçirmeleri mi demek?

C: İkincisi.

S: (Barry) Yani yaklaşan bir dönüm noktası var, öyle mi?

C: Yakın. “Yakın” derken kastettiğimiz kavram gerçeğe yakın. Zaman ya da mesafe olarak değil.

S: (Barry) O süreçte, sebep oldukları acıyı kendileri de deneyimler mi?

C: Hayır, o sadece 5. Yoğunlukta olan bir şeydir.

O sırada “Özsel Varlıklar” ile ilgili sorular sorduk ve Kasyopyalılar bize cevap olarak “Neredeysek oyuz” bilmecesini verdiler. Ayrıca “Biz gelecekteki siziz” dediler. Tüm bunlar merakımızı arttırdı ve biraz açıklama istedik:

14 Ocak 1995

S: (L) Daha önceki celselerde bize gelecekteki biz olduğunuzu ve bizimle birleşmek üzere buraya doğru geldiğinizi söylemiştiniz.
C: Evet.

S: (L) Zamana göre düşünecek olursak, bizden ne kadar uzaklıktasınız?
C: Sizin zaman ölçümünüzle belirsiz.

S: (L) Bize yaklaşan olayın yaklaşık varış zamanını hesaplamamız için bazı bilgiler vermiştiniz. Bu dalga buraya geldiği zaman mı bizimle birleşip gelecekteki biz olacaksınız?
C: Hayır, bu doğru kavram değil.

S: (L) Dalga buraya vardığında bizimle birleşeceğinizi söylemiştiniz. Gelecekteki biz olduğunuzu söylerken kastettiğiniz şey bu mu?
C: Hayır.

S: (L) Yani iki ayrı olaydan veya konudan bahsediyoruz, veya zaman/mekandaki iki ayrı nokta, öyle mi?
C: Hayır. Yine 3. yoğunluk mantığını daha üst yoğunluk seviyelerine uygulamaya doğru kayıyorsunuz.

S: (L) Bu gece Laura’nın üzerine gelme gecesi mi?
C: Hayır. Herkesin ilerlemesine yardım etmeye çalışıyoruz.

S: (L) Yani aynı olaydan bahsetmiyor muyuz?
C: Bir kere “gelecek” nedir?

S: (L) Zaman/mekandaki farklı noktalar.. Gelecek sadece bilincin farklı bir odağı mı? Herşey eşzamanlı mı?
C: Evet. Eğer bu doğruysa neden burada lineer/doğrusal bir mantık uyguluyorsunuz? Görmüyor musunuz, sizinle şu an birleşiyoruz!

S: (L) Anladım. (TR) Yani dalga geldiğinde eğer hazırsak dalga bizi 4. yoğunluğa taşıyacak ama o noktada sizinle 6. yoğunlukta gerçek bir birleşme yaşamayacağız ama bir yoğunluktan diğerine geçiş sırasında tüm odak noktaları birleştiği için bir “birleşme” deneyimleyebiliriz, doğru mu?
C: Kısmen doğru, kısmen ilgisiz.

S: (J) Hangi kısmı doğru, hangi kısmı yanlış? (T) Dalga geldiğinde, 4. yoğunluğa geçecek olanları oraya taşıyacak, bu kısmı doğru mu?
C: Açık.

S: (TR) Hangi kısmı açık?
C: 4. yoğunluk adayısın.

S: (TR) Yani biz 4. yoğunluk adayıyız ama bu mutlaka 4. yoğunluğa geçebileceğimiz anlamına gelmiyor, öyle mi?
C: Kısmen.

S: (TR) 4. yoğunluk adayları doğru frekans titreşimine ulaşmışlarsa ve o noktada dalganın onları taşıyacağı bir noktaya yükselmişlerse 4. yoğunluğa geçecekler, doğru mu?
C: Yeterince yakın.

S: (TR) 4. yoğunluğa geçenler o noktada varlıklarının tüm diğer yoğunluklarıyla çok kısa bir süre için de olsa bir birleşme, bir bütünlük mü deneyimleyecekler?
C: Ölçülemeyecek derecede kısa bir an. “Aydınlanma” denen şey işte bu!

S: (TR) Aslında zaman diye birşey olmadığı için bireyin deneyimine göre o kısacık an binlerce yıl gibi de olabilir, değil mi?
C: “Sonsuza kadar” sürmüş görünebilir.

S: (L) “Rapture” (kendinden geçme, vurgun, mest) olarak bilinen şey mi bu?
C: Bazıları iç güdüsel düşünce kalıplarını bu şekilde açıklamaya çalıştı.

O aralar bir televizyon programı seyrettim. “Taos Hum” adı verilen ve daha çok New Mexico’daki Taos’ta duyulan bir sesle ilgiliydi ama başka yerlerde de duyulduğu oluyordu ve sadece bazı insanlar duyuyordu. Görünüşe bakılırsa bir kaçı için oldukça sinir bozucuydu. Pek çok teori üretilmişti ama hiçbiri tam olarak olan bitenle örtüşmüyordu.

21 Ocak 1995

S: (L) Tüm ülkede insanların duyduğu vızıltı sesinin ne olduğunu bilmek istiyorum. İnsanlar onları resmen çıldırtan şiddetli bir vızıltı sesi duyuyorlar. Geçen gece bu konuda bir televizyon programı vardı. Bu vızıltı sesi nedir ve nereden geliyor?
C: Yaklaşan dalgaya hazırlık olarak artan EM dalgaları.

S: (L) Bu sesin kaynağı nedir? Yani spesifik olarak, mekan olarak nereden geliyor?
C: Kozmik.

Kasyopya celselerinden alıntılanan aşağıdaki bölüm oldukça ilginç bir bilgi içeriyor. Kasyopyalılar daha yüksek yoğunluklar tarafından kolaylaştırılan bir ruh evriminden bahsediyorlar. Görünüşe bakılırsa ruhlar “büyüyorlar.” Diyelim ki milyarlarca yıldan sonra kayalar bitkiye evriliyor. Sonra milyarlarca yıl sonra bitkiler düşük seviyedeki hayvansal yaşam formlarına evriliyorlar ve o ya da bu tip bir hayvan olarak yaşadıktan sonra “mezun olup” daha yüksek ya da daha zeki, insanlarla herhangi bir etkileşimi olan bir hayvan olarak devam ediyorlar. Bu şekilde etkileşimin devam ettiği pek çok enkarnasyondan sonra insanlığın başlangıç seviyesindeki ruhlarını oluşturuyorlar. Bu noktada, 4. Yoğunluk mezuniyeti noktasına gelene kadar 3. Yoğunluktaki insan döngüsü boyunca enkarnatif deneyimlerine devam ediyorlar.

4 Mart 1995

S: (J) Kedilerimizden birinin bize sanki birşey söylemek istermiş gibi bakıyor olmasının bir anlamı var mı?
C: Kedilerinizden biri, hayır şunu iki yapalım, 3. seviyeye geçmeye yakın.

S: (T) Sabrina yükseliyor, terfi edecek. (J) Üçüncüye geçtiğinde ona ne olacak? İnsan mı olacak?
C: Evet.

S: (J) Vau. (T) Kedilikten insanlığa geçtiğinde, kedi bedeni ölecek mi?
C: Evet. Bir sonraki enkarnasyonu kastediyoruz, ne zaman olursa.

S: (T) İki kedimiz mi? Kedilerimiz üçüncü yoğunluk adayı mı, bizlerin 4. Yoğunluk adayı olduğumuz gibi? …
C: Aynen öyle.

S: (L) Peki bu durumda, 4. yoğunluk adayları 4. yoğunluğa geçerken bedenlerini terk mi etmek zorundalar?
C: Evet, ama eğer dalga vardığında hala bedenlerindeyseler buna gerek olmaz.

Yukarıda anlatılanlar Dalga’yle ilgili bazı unsurları gözler önüne sermektedir. Gelecek bir zamanda hayatlarımızı etkileyecek gerçekten şaşırtıcı Kozmik Bir Olay olduğunu anlamaya yeni yeni başladık ama dahası var. Bu olayla ilgili merakımız giderek artacaktı.